باب: كلام
الرب مع أهل
الجنة.
38. YÜCE RABBİN CENNETLİKLERLE KONUŞMASI
حدثنا يحيى
بن سليمان:
حدثني ابن وهب
قال: حدثني
مالك، عن زيد
بن أسلم، عن
عطاء بن يسار،
عن أبي سعيد
الخدري رضي
الله عنه قال:
قال
النبي صلى
الله عليه وسلم:
(إن الله يقول
لأهل الجنة:
يا أهل الجنة،
فيقولون: لبيك
وسعديك،
والخير في
يديك، فيقول:
هل رضيتم؟
فيقولون: وما
لنا لا نرضى
يا ربِّ، وقد
أعطيتنا ما لم
تعط أحداً من
خلقك، فيقول:
ألا أعطيكم
أفضل من ذلك؟
فيقولون: يا
ربِّ، وأي شيء
أفضل من ذلك،
فيقول: أحل
عليكم
رضواني، فلا
أسخط عليكم
بعده أبداً).
[-7518-] Ebu Said el-Hudri r.a.'in nakline göre Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:
"Yüce Allah cennet ehline 'Ey cennet ehli!' diye hitap eder.
Onlar da 'Lebbeyke Rabbena ve sa'deyke=Emrine tekrar tekrar hazırız ve kullukta
devamlıyız, hayır ancak senin ellerindedir!' derler. Yüce Allah 'Şu halinizden
razı mısınız?' diye sorar. Cennettekiler 'Ey Rabbimiz! Sen bize
yarattıklarından hiçbir kimseye vermediğin bunca nimetleri ihsan buyurmuşken
nasıl razı olmayalım!' derler. Allah 'Dikkat edin! Ben size bunlardan daha
yüksek bir nimet vereceğim!' der. Cennetlikler
'Ya Rabbi! Bu nimetlerden daha kıymetli nasıl bir nimet olabilir
ki?' derler. Rableri
'Sizden razı ve hoşnutluğumu size helal kılar ve bundan sonra
ebediyyen sizlere darılmam!' buyurur."
حدثنا محمد
بن سنان:
حدثنا فُلَيح:
حدثنا هلال،
عن عطاء بن
يسار، عن أبي
هريرة:
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم كان يوما
يحدِّث،
وعنده رجل من
أهل البادية:
(أن رجلاً من
أهل الجنة
استأذن ربه في
الزرع، فقال
له: أو لستَ فيما
شئت؟ قال:
بلى، ولكني
أحب أن أزرع،
فأسرع وبذر،
فتبادر الطرف
نباته
واستواؤه
واستحصاده
وتكويره
أمثال
الجبال،
فيقول الله
تعالى: دونك
يا ابن آدم،
فإنه لا يشبعك
شيء). فقال الأعرابي:
يا رسول الله،
لا تجد هذا
إلا قرشياً أو
أنصارياً،
فإنهم أصحاب
زرع، فأما نحن
فلسنا بأصحاب
زرع. فضحك
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.
[-7519-] Ebu Hureyre r.a. şöyle anlatmıştır: Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün huzurunda çöl halkından bir kimse bulunduğu
halde sahabilerine şöyle anlatıyordu:
"Cennet ehlinden bir kimse (cennette) ekin ekmek üzere
Rabbinden izin ister ve Rabbi ona '(Ey kulum!) sen arzu ettiğin durumda değil
misin?' diye sorar. O kimse 'Evet, Rabbim! Fakat ben ekin ekmeyi seviyorum!'
der. (Allah ona izin verir.) O kul çabuk davranır, tohum eker, tohumu hemen
meydana çıkmaya, bitkisi gözünü kırpıncaya kadar kısa zamanda büyümeye,
doğrulmaya, biçilmek dönemine erişmeye ve toplanmaya ulaşır. Dağlar misali
mahsulolur. Bunun üzerine Yüce Allah ona 'Ey Ademoğlu! AI işte! Muhakkak ki
seni hiçbir şey doyurmaz!' buyurur."
Bunun üzerine huzurunda bulunan bedevi Arap "Ya Resulallah!
Bu ziraatçi ya Kureyşlidir ya da ensarlıdır der. Çünkü Kureyş ile ensar ekin
sahipleridirler. Bizlere gelince biz (çöl halkı) ekin sahipleri değiliz"
dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem (bu bedevinin sözüne) güldü.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Şeyh Ebu Muhammed b. Ebu Cemre şöyle demiştir: Bu hadisten bir
evin içinde oturan esasen sahibi olmasa bile o evi o kişiye nispet etmenin caiz
olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü cennet esasen Allah'ın mülküdür. Fakat Yüce Allah
burayı "Ey cennet ehli" diyerek içinde oturanlara izafe etmiştir. Ebu
Muhammed şöyle devam eder:
İnsanların cennete yerleşmelerinin ardından Allah'ın rızasının
devamından söz edilmesindeki hikmet şudur: Yüce Allah bunu oraya yerleşmeden
önce haber verseydi, bu ilmü'l-yakin kabilinden bir haber olacaktı.
Yerleştikten sonra haber verdi ki bu ayne'l-yakin kabilinden bir haber olsun.
Yüce Allah'ın "Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar
saklandığını hiç kimse bilemez"(Secde 17) ifadesi buna işaret etmektedir.
Şeyh Ebu Muhammed şöyle der: Bu hadisten şu sonuçlar çıkar:
1- Bir kimseye yanında var olduğuna dair bir belirti olmadıkça
herhangi bir şeyden söz etmek uygun değildir. Aynı şekilde bir kimsenin
herhangi bir şeyi ancak kaldırabileceği kadarı ile yüklenmesi uygundur.
2- Hadiste nasıl soru sorulacağının adabı yer almaktadır. Çünkü
onlar Yüce Allah'a "Bu nimetlerden daha kıymetli nasıl bir nimet olabilir
ki?" diye sormuşlardır. Sebebine gelince; onlar içinde bulundukları
nimetten daha iyi bir şey olduğunu bilmiyorlardı. Bundan dolayıbilmedikleri
şeyi anlamak istediler.
3- Hayrın tümü, lütuf ve mutluluk ancak Allah'ın rızasındadır.
Onun dışındaki her şey, türleri çok bile olsa onun eseridir.
4- Hadise göre cennet ehli dereceleri birbirinden farklı,
bulundukları yerler apayrı olmakla birlikte kendi halinden memnun olacaktır.
Çünkü herkes aynı cümleyle cevap vermişti:
"Sen bize yaratıklarından hiçbir kimseye vermediğin bunca
nimetleri ihsan buyurdun." Başarı ancak Allah'tandır.
Bedevi dedi ki: "Ya Resulallah! Bu ziraat çi ya Kureyşlidir
ya da ensarlıdır.
Çünkü Kureyş ile ensar ekin sahipleridirler." Bu hadisin
açıklaması Yüce Allah'ın yardımı ile Müzara'a Bölümünün sonlarında geçmişti.